25 Noyabr 2024 10:08
1609
ƏDƏBİYYAT

Orxan Araz: DENİZLERİN ŞAİRİ

Şairler çoğunlukla şiirlerinde hayatın trajik döngüsünden kurtulmak, dillerine, gönüllerine vurulmak istenen zincirden kopmak ve kendilerine ait olan bir dünya kurmak isterler. Ama ne kadar bu “kaçış”ta ısrar ederlerse de onları kendi doğdukları toprağa ve topluma bağlayan bağlar vardır ve o bağların renkleri, üslubuyla şiirlerini bir halı dokuyucusu gibi dokurlar.

Şair Faig Balabeyli de şiirlerinde kendi toprağının tadını ve rengini taşır. O, Azerbaycan’ın Celilabad şehrinde dünyaya gelmiş. Celilabad dediğimiz öyle bir yer ki hem Bakü’ye hem de Erdebil’e üç saatlik uzaklıktadır. Celilabad’ın eski ismi Astarhanbazar’dır. Eskiden şehir üç metrelik duvarla çevrilerek bir kale olarak korunmuştur. Muğan Ovası bir tarafı dağlarla çevrili bu bölgeyi çazibeli bir hale getirdiğinden on dokuzuncu yüzyıldan sonra buraya peyderpey Ruslar da yerleştirilmiştir.

Aynı bölgeden yetişen ünlü tarihçi Cemil Hesenli, “Zamanın Sınağında” isimli biyografisinde Celilabad ve Muğan Ovası’nı şöyle anlatır:

“Güneş, Mugan doğasının ana sembollerinden biridir. Burada uçsuz bucaksız düzlükler gökyüzüyle birlikte büyük bir çayıra benziyor. Her yönde yer gökle buluşuyor ve Muğan'da sabahın erken saatlerinde güneş, yer ile göğün buluştuğu yerden, yorgun insanların görebileceği mesafeden, çevreyi ışığına boğuyor. O zaman bile dünyamızın sınırları güneşin doğduğu kadardı ve biz güneşin bizim için doğduğunu sanıyorduk. Muğan'da doğup orada yaşayanlar parlak bir güneş görüntüsüne sahiptiler.”

İçten, sade, samimi şiirlerin şairi olan Faig Balabeyli de şüphesiz o parlak güneşi sürekli içinde taşımıştır.

Faig Balabeyli denizcilik okulunda okumuştur. Muğan’dan doğan parlak güneş bu kez onu denizin masmavi ışıltısıyla takip etmiştir. Uzun yıllar denizci olarak çalışan Şair, 1990 yılında Rus ordusu Bakü’ye girince arkadaşlarıyla birlikte kanları pahasına büyük bir kahramanlık sergilemişlerdir. Rus ordusunun şehirde yaptığı kıyım sonrası Sovyet gemilerini arkadaşlarıyla birlikte Hazar’da saatlerce muhasaraya almışlardır. Bu mücadeleyi 2022 yılında kalem aldığı “Denizcilerimiz Vatan Savunması’nda isimli kitapta da anlatmıştır.

Onun şiire olan tutukusu da belki çocukken denize olan aşkı ile başlamıştır. Suya, duruluğa ve uçsuz bucaksız denize olan aşkını o şöyle anlatır:

“Küçükken köyde çocuklarla bazı oyunlar uydurur oynardık. Köyümüzün içinden geçen derin bir çay vardı. Çoğu şey gibi bu çay da ne yazık ki kurudu. Biz kendi uydurduğumuz oyunları oynarken arkadaşlarla kağıttan kuşlar, gemiler yapardık. Ben o kâğıttan gemileri çayda yüzdürürdüm. Kuşları yapan çocuk arkaşlarımın hiç biri uçak pilotu olamadı. Ama o çayda kağıttan gemiler yüzdüren ben çocukluk hayellerimi gerçekleştirerek denizci oldum ve gerçek denizde gemiler yürüttüm.”

O denizle de, gemiyle de şiir diliyle konuşur. Şiirlerini dalgalara, rüzgârlara söyler...Her yolculuğun başlangıcında bir ayrılığın acısını yüreğinde hisseder ve bunu şiirlere döker. Ama göçebe ruhunda yelken açmış ak yelkenli gemi bir kendi sahillerine gider bir de yad, yabancı sahillere...

 

“Yelkeni rüzgarla dolan ak gemi

Gövdene yapışmış yosunlar senin

Yosunlar öylece ovsunlar seni

Dalgalar isterse kovsunlar senş

Doğma sahillerden yad sahillere...”

 

Şair gerçekle hayali, uyku ile uyanıklığı şiirlerinde yan yana yürütür. Aslında hayal de, rüya da bir gölge gibidir. Çocukluğunda çayda yüzdürdüğü kağıttan gemiler gerçeğe dönüşünce bazen bunun rüya olduğunu sanır:

 

“Yelkenler geminin beyaz duvağı

Ne bilim, gördüğüm rüyadır belki

Geceler rüyama giren martılar

Ölen denizcinin ruhudur belki “

Ona yakın şiir kitabı olan Faig Balabeyli’nin deniz ve şiir tutkusu devam etmektedir. Ondan Türkiye Türkçesine aktardığım “Sıkıldın Biliyorum” şiiri hüznü ve sıkılmayı nasıl da güzel anlatır.

 

SIKILDIN BİLİYORUM

Sıkıldın biliyorum,

Gözlerin yolda kaldı

Dert, sevincin üstüne

Yeni dert imzaladı.

 

Köyümüzde ağaçlar

Döker yapraklarını

Resmimi al koynuna

Islat yanaklarını!

 

Rüzgâr esince kokla

Getirecek kokumu

Sensizlik ne yaman şey

Yok eyledi uykumu!

 

Tarla kokusu gelir

Benim şiirlerimden

Karanlık çökmeden gel,

Tut artık ellerimden!

 

Resmimi gözlerine

Sarıp sarmalamışsın

Islandı resmim yeter

Bak, yine ağlamışsın!



Almaniya

dibace.net dergisi